Aile YaÅŸam
İnsan dünyaya ‘aile’ olarak geldi!
Aile, tarih boyunca insanın temel varoluş formlarından birisi. Ailesiz bir toplum yok; değişik toplumların değişik aile tipleri var. İnsanın ve toplumun olduğu her yerde bulunan ailenin vazgeçilmez niteliğini hakkıyla konuşabilmek için tarih boyunca değişen görünümlerine rağmen değişmeden kalan temel niteliklerini anlamaya çalışmalıyız.
Erol Göka - Yeni Şafak
Ailenin her toplumda yerine getirdiÄŸi temel iÅŸlevlere dikkat kesildiÄŸimizde, onun olmazsa olmaz niteliÄŸi daha net görülür. Bu iÅŸlevlerden ilki, aile sayesinde toplumun ona göre ÅŸekillendiÄŸi bir mahremiyet alanı düzenlenmesi. Bu mahrem alanın düzenlenmesinde, eÅŸler arasında olanın haricinde, aile üyeleri arasında cinselliÄŸin yasaklanması (ensest) çok önemli bir rol oynuyor. Kimlerin birbiriyle evlenebileceÄŸi, evliliklerde gözetilecek kurallar, törenler, hemen her ÅŸey, “mahremiyet” kavramıyla iliÅŸkili. Aileyle baÄŸlantılı olanları çekip çıkarmak mümkün olsa, kültürden, hukuktan geriye bir iskelet dahi kalmaz.
Ailenin diğer temel işlevi, türün yeniden üretiminin yani soyun devamlılığının sağlandığı mecra olması. Dünyaya gelen bir çocuk, kaçınılmaz biçimde ailenin işlevlerinde bir genişlemeye yol açıyor, miras hukukunu ortaya çıkarıyor. Özellikle modern zamanlarla birlikte çocuk sahibi olmak istemeyen ailelerin sayısında da bir artış olduğu göz önünde bulundurulursa soyun sürdürülmesinin ailenin mutlak değil tali bir işlevi olduğu söylenebilir ama tam öyle değil. Çocukların yetiştirilmesi bahsi, çocuklu-çocuksuz herkesi ilgilendiren bir husus...
Ä°nsan yavrusu dünyaya geldiÄŸinde kendi kendine hayatını sürdürmesi mümkün olmadığından bakım verecek yetiÅŸkinlere mutlak bir bağımlılık içinde. Bu bağımlılık durumu, zamanla azalsa da diÄŸer canlılara göre oldukça uzun sürüyor… Ailenin bir diÄŸer iÅŸlevi, çocuÄŸun bağımlılık ihtiyacını karşılamak ve bunu çocuÄŸun toplumsal normlara uygun biçimde yetiÅŸmesini saÄŸlayarak yapmak… Buna “kültürleme” (acculturisation) deniyor. Modern zamanlarda ailelerin doÄŸrudan eÄŸitim iÅŸlevi zaman içinde azaldı ama “kültürleme” denilen ÅŸey, eÄŸitimden farklı bir olgu. KiÅŸinin dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren içine doÄŸduÄŸu kültür tarafından, o kültürün deÄŸer, anlam ve normlarıyla donanması diye tanımlanabilecek olan ömür boyu devam eden bir süreç.
Ailenin temel işlevlerinden birisi de ekonomik ve psikolojik dayanışma. Kadın ve erkek toplumsal rollerinin biçimlenmesinde, aile içindeki işbölümünün büyük payı var. Hayatın güçlüklerini eşler, aile üyeleri, dayanışma ile aşmaya çalışıyor. Aynı şekilde hayatın mutluluk ve neşesi de esasen aile içinde paylaşılıyor. Anne-baba, belli bir yaşa kadar çocukları için her türlü fedakârlığı yapmayı taahhüt ederken, çocuklar da eğitimlerini ailenin belirlediği koşullarda yapmayı ve ailedeki karar alma süreçlerine uyacaklarını, kardeşleriyle aynı hak ve sorumluluklara sahip olduklarını zımnen de olsa belirtmiş sayılıyorlar.
Ailede eÅŸlerin ve çocukların, belli ölçülerde akrabaların birbirlerine karşı yükümlülüklerini “çok özel” hale getiren bu iÅŸlevler. Bu iÅŸlevler yürürlükteyken çoÄŸu insan için iliÅŸkilerinde oluÅŸturmaya muvaffak olduÄŸu en güçlü baÄŸlar, aile baÄŸları inÅŸa oluyor. KiÅŸi, toplum içine ailesiyle birlikte çıkıyor, onunla birlikte anılıyor.
Her ne kadar bir aile hukukundan, bir aile geleneÄŸinden bahsedilebilirse de topyekûn aile ve aile baÄŸları, en iyi psikoloji ve maneviyat söylemiyle dile getirilebiliyor. Ä°nsanı, beÅŸer olmaktan çıkarıp insan yapan “sevgi”, “saygı”, “ÅŸefkat”, “hürmet”, “minnet”, şükran” gibi manevi ve psikolojik terimler, ancak ve ancak aile yuvasının sıcak fideliÄŸinde anlamlı biçimde geliÅŸebiliyorlar. Diyeceksiniz ki terimlerin tam karşıtları, “düşmanlık”, “öfke”, “haset”, “tamah”, “kıskançlık” vs. de aile içinde geliÅŸmez mi? El hak doÄŸrudur ama iyi iÅŸlevsellik göster(e)meyen ailelerde…
“Ä°slam’a göre toplumun en küçük birimi birey deÄŸil ailedir. Ä°slam’a göre insan yeryüzüne yalnız gelmemiÅŸtir. Yani insan, yani Hz. Âdem ve Hz. Havva yeryüzünde bir sınama-yanılma, bir flört sonucu aileyi icat etmemiÅŸlerdir. Bizim inancımıza göre Âdem ve Havva bir aile formu içinde dünyaya gelmiÅŸlerdir.” Kıymetli düşünürümüz Abdurrahman Arslan’ın bu müthiÅŸ ifadeleri, anlatmaya çalıştığımız aile- maneviyat iliÅŸkisini, niye hep aileyi bir kutsal bir örtü ile sarıp sarmalamak istediÄŸimizi çok iyi ifade ediyor…
Aile üzerine düşündükçe, onu ortadan kaldırmak, mayasını bozmak isteyenlerle (Örnek için bakınız Antony Giddens’ın “Mahremiyetin Dönüşümü” kitabı), insanın tabiatını deÄŸiÅŸtirmek isteyenlerin, “insan bitti” diyenlerin aynı çevreler olduÄŸunu (Örnek için bakınız “Ä°nternet Ve Psikolojimiz” kitabında ele aldığımız “insan-sonrası” fikriyatı savunucuları), niye aileyi korumak, desteklemek mecburiyetimiz bulunduÄŸunu daha iyi anlıyorum.
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.